Paris İklim Zirvesi’nin ilk günü akşamı Karbon Fiyatlandırma Liderliği Koalisyonu (CPLC, Carbon Pricing Leadership Coallition)1. Kanada, Almanya, Fransa, Meksika, Şili, Etiyopya başbakanlarının, OECD (Organization of Economic Development and Coorperation, Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) temsilcisinin ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un katılımı ile bir panel düzenledi. Bu koalisyon karbon fiyatlandırması ve karbon vergisi politikası oluşturulması ve karbon borsası/ticaretinin düzenlenmesi amacı ile Dünya Bankası ve Uluslar Arası Para Fonu (IMF) çağırısı ile 2014 Eylül ayında BM İklim Zirvesi sırasında 74 Ülke ve 1000 özel sektör temsilcisinin katkısı ile kuruldu. Almanya, Fransa, Meksika, Şili, Etiyopya Başbakanları, Kaliforniya Valisi ve Rio De Janeiro Belediye Başkanı öncülük etti.
30 Kasım akşamı COP21 panel toplantılarından biri olarak gerçekleşen etkinlikte liderler tek tek söz alıp, bu koalisyonun kurulması itibari ile kendi ülkelerinde ve kurumlarında neler geliştiğine ve Paris Zirvesi’nden bu konuda ne beklediklerine dair beyanlarda bulundular. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon iklim değişikliği ile mücadele adına hukuksal bağlayıcılığı olan mekanizmalar geliştirmek için Paris şansının iyi kullanılması gerektiğini ve Gezegenin geleceğini kurtarmak için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini söyleyerek paneli açtı. Panelde ilk sözü ev sahibi Fransa Başbakanı Hollande aldı. Hollande karbon temelli enerji teknolojisine teşvik vermeye devam ederek fosil temeli enerji üretiminden geçiş sürecinin mümkün olmayacağını, bu geçiş sürecinde bir denge sağlanması gerektiği gibi cesur bir beyanda bulundu. Hatta artık dışarıya verilen uluslararası kömür santralleri teşviklerinin de durdurulması gerektiğini ve bunun yerine karbon fiyatlandırması sistemlerinin organize edilmesi gerektiğini bildirdi. Ardından söz alan Meksika Başbakanı Enrique Peña Nieto ülkesinde 2030 yılında bir karbon vergisi sisteminin olacağını, iklim değişikliği etkilerinin azaltılması için en etkili yolun bu olduğunu bildirdi. Ardından söz alan Almanya Şansölyesi Angelina Merkel ise özellikle ABD gibi gelişmiş ve büyük karbon salımı sorumluluğu olan ülkelerin henüz etkili adımlar atmadıklarını, bu sebeple gelişmiş AB ülkelerinin bu konuda yalnız kaldığını bildiri. Şili Başbakanı Michelle Bachelet ise kirli ve ucuz enerjinin ne Gezegen için, ne de halk sağlığı için ucuz olmadığını söyledi. Ülkesinde en ciddi ve halk sağlığını tehdit eden kara karbon (kömür kaynaklı karbon salımı) ve metan salımı yüzünden ciddi problemler ile baş ettiklerini ve bu mücadeleyi güçlendirmek adına Paris Zirvesi öncesi açıkladıkları ulusal katkı niyetlerinde (INDC) bu konuya yer verdiklerinin altını çizdi. Ardından söz alan Kanada’nın yeni seçilmiş popüler Başbakanı Justin Trudeao ise hayal kırıklığı niteliğinde olan açıklamalarına karbon fiyatlandırmasının ve vergisinin yalnızca Gezegen için değil iş dünyası için de iyi bir fırsat olduğunu ve bunun bir sektöre dönüştürülüp, ülkelerin bu alandan gelir elde edebileceğinden bahsetti. Yatırımın kilit sözcük olduğunu ve sürdürülebilir ekonominin olmazsa olmaz olduğunu da ekledi. Dramatik bir şekilde Trudeao’nun iş dünyası tandanslı bu açıklamalarının ardından söz alan Etiyopya Başbakanı Hailemariam Desalegn ülkesinin iklim değişikliği kaynaklı felaketlerle mücadele ettiğini anlattı. Paris Zirvesinden net kararlar çıkmadığı takdirde Etiyopya gibi iklim kırılganlığı olan ülkelerin çok ciddi felaketler ile yüz yüze kalacağını vurguladı. Ardından şu çok anlamlı sözü ekledi “İş dünyası kirletmeye devam etmek için karbon vergisini bahane edememeli “. Son olarak OECD Genel Sekreteri Angel Gurria Paris Zirvesi’nden çıkacak kararlar muhakkak iklim değişikliği ile mücadele için 2 C hedefini yakalama amacında olmalı dedi. Bu sebeple karbona bir bedel belirlemenin kırılgan ekosistemlere en etkili yardım olacağını söyledi.
Bu panel sırasında karbonun nasıl fiyatlandırılacağı, hangi mekanizmaların önerildiği açıkça belirtilmedi ve sadece ülkelerin eğilimleri ortaya koyuldu. Bu yılbaşında gerçekleşen G7 Zirvesinde de zaten bu niyetler net bir şekilde ortaya konulmuştu.
Karbon fiyatlandırma için hangi mekanizmaların önerildiğine dair bilgiye ise 1 Aralık günü Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleştirilen bir yüksek seviye panelinde ulaşabildik. Bu toplantıda ise sırası ile Dünya Bankası, Fransa Maliye Bakanlığı, IMF, UNEP(United Nations Environmental Program, Birleşmiş Milletler Çevre Programı) ve Avusturalya Maliye Bakanlığı yetkilileri bilgi paylaştı. Dünya Bankası temsilcisi CDP(Carbon Disclosure Project)’2 nin 2014 yılı rakamlarına göre 435 çok uluslu büyük şirketin karbon salımına dair veri ürettiğini ve 1000 şirketin ise bu hazırlık içinde olduğunu böylece iş dünyasının karbon fiyatlandırması ve vergisi için hazırlık içinde olduğunu bildirdi. Çin’in karbon ticaretindeki büyük hacmine ve Mikrosoft gibi büyük bir şirketin iç karbon vergisi sistemini başlatarak hem ülkeler için hem de şirketler için karbon vergisinin uygulanabilir olduğuna değindi. Fakat karbon ticaretinin (ETS, Emission Trade System, Emisyon Ticareti Sistemi) hem kontrol edilemez olduğunu hem de yeterince karlı olmadığını bu sebeple bunun yerine karbon vergisinin daha uygulanabilir olduğuna değindi. Ardından söz alan Fransa Maliye Bakanlığı yetkilisi Fransa’nın ETS sayesinde 1990-2005 yılları arasında %40 lık bir sera gazı azaltımı elde ettiği ve 2013 yılın kadar bu oranın %45’e çıktığını bildirdi. Fransa’nın hali hazırda karbonu 7Euro/tCO2 eq (2014 )oranında fiyatlandırdığını ve 2030 da ise 30Euro/tCO2 eq oranında fiyatlandıracağını açıkladı. Fransa’nın hedefleri arasında bir enerji geçiş yasası(energy transition law, fosil temelli enerjiyi kademeli olarak terk edip yenilenebilir temelli enerji sistemine geçi yasası) oluşturmak olduğunu da vurguladı. 2020 yılında karbonu 56Euro/tCO2 eq ve 2030 yılında ise 100Euro/tCO2 eq olarak vergilendirme kararı aldıklarını açıkladı. Fransanın diğer ülkeler göre daha az fosil teşviki verdiğine dair tartışmalı bir açıklama ile sözlerini sonlandırdı.
Ardından IMF temsilcisi fiyatlandırma ve mevzuatlandırma arasında bir karşılaştırma yaptı. Karbon fiyatlandırmasının çevresel olarak daha etkili olduğunu, gelirin artmasına yardım ettiğini fakat karbon salım azaltımının sadece mevzuat kısıtlamaları ile yapıldığı takdirde daha komplike ve pahalı olduğunu söyledi. Ardında karbon vergisi ve emisyon ticareti arasında bir karşılaştırma yaptı. Emşsyon ticaretinin kontrol edilemez olduğunu ve karbon vergisinin ülke geliri arttırma açısında daha faydalı olduğunu söyledi. Hatta ülkelerin INDClerinin minimum 30$/tCO2 eq oranında vergi bedeli önerileri içermesi gerektiğini önerdi. Fakat bu öneriyi belirten ülkelerin 10$/tCO2 eq değerinde kaldığını ekledi. COP katılımcısı 40 ülkenin hala bir bildirim yapmadığını bildirdi. Çin ve Güney Afrika gibi ülkelerin potansiyelleri sebebi ile karbon vergisi ile gelirlerini arttırabileceğini ekledi. Bu yolla kapitalden ve emekten vergi kesilebileceğini de bildirdi. Karbon vergisi ile iklim finansmanının mobilize edileceği iddiasını öne sürerek, bu açıdan maliye bakanlarının kilit roldeki insanlar olacağını bildirdi.
Ardından söz alan UNEP temsilcisi nasıl bir yeni finansal sisteme ihtiyaç olduğunu açıkladı. Sürdürülebilir bir finansal sistem oluşturmak için karbon vergisinin bir fırsat olduğunu belirtti. Kamu yararı için kamusal ekonominin bu yolla mobilize olacağını iddia etti. Fosile verilen teşvikleri düşürmek ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için karbon vergisinin finansal sisteme entegre edilmesi gerektiğini bildirdi. Bu vergilendirme için UNEP’in rakamlarını açıladı 2020 için 15-20$/tCO2 eq ve 2030 için 60-80 $/tCO2 eq. Son olarak piyasa için karbon vergilendirmesine şeffaflığın olmazsa olmaz olduğunu söyledi.
Son olarak söz alan Avusturalya Maliye Bakanlığı temsilcisi kendi ülke deneyimlerini paylaştı. Avusturalya’nın 2012de karbon vergisi sistemini açıkladığını bildirdi. Yerel politikaları değiştirmeden karbon vergisi sisteminin bu politikalar entegre edilemeyceğini aktardı. Hükümetlerin korku ve ümit politikaları güderken Gezegeni kurtarma, uluslar arası adalet ve yeşil dönüşüm konularında korku politikaları ürettiğini ekledi. İş Dünyası ve muhafazakar politikacıların bir yanda, sivil toplumun ve progresif politikacıların öbür yanda birlikte mücadele ettiklerini söyledi. Eğer iş dünyası sivil toplumu, muhafazakar politikacılar progresif politikacıları baskılar ise sürdürülebilir politikalar geliştirilemeyceğini bildirdi. Karbon ağırlıklı endüstrilerin ise geçiş sürecinde birden bire geçiş yerine düzenlemelere ve kademeli geçişe ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Görüldüğü üzere, Gezegen genelinde para yönetimi karar alıcıları ve piyasa yöneten gelişmiş ülke liderleri yanlarına iş dünyasını da almış görünmekle birlikte karbon salımı karşılığında vergilendirme getirmeyi yere göğe sığdıramıyor. Bu taraflar görüşmeler sırasında açıkça 2C hedefi için ve fosil temelli enerjiden geçiş dönemi için bu çözümü sunup talep edecek gibi görünmekteler. İklim finansmanını bile böyle mobilize edebiliriz vurgusu iklim finansmanın en azından vergilerden sağlanabileceği konusunda ümit yaratsa da emekten bile karbon vergisi kesmek korku yaratmakta. Üstelik ülkelerin bu vergilendirmeyi nasıl yapacağı ise değişken olacak. Hemen aklımıza Türkiye’nin neye göre belirlenmiş olduğu konusunda açık bilgiye ulaşamadığımız iklim değişikliği vergisi gelmekte. Neden hukuksal bağlayıcılığı olan mevzuat ve yasa oluşturma önerisi böyle geri plana itilirken vergilendirme bu kadar öne çıkarılıyor? Anlaşılan bu sorunun cevabını Zirve sonunda alacağız.